6th March 2015
James Bond, komplo teorileri ve Galler Gizli Servisi
Birkaç ay önce “2015’te neler olacak?” başlıklı bir yazı okurken birçok kişiyi mutlu edeceğine inandığım bir haberle karşılaştım.
Yeni bir 007 James Bond filmi olan “Spectre”, Kasım ayında gösterime girecek.
İnsanlar, gizli servislerden çok etkilenir. Bazıları diğerlerine nazaran daha da gizli olur. 2010 yılında kaleme aldığım “I can burn your face” başlıklı yazıda, Hollanda gizli servisi AIVD’ye olan hayranlığımdan söz etmiştim. Hayranlığımın sebebi, böyle bir kurumun varlığından Tate Modern müzesindeki bir sergiyi ziyaret edene kadar habersiz olmamdı.
Etkileyici bir durum. Hollandalı AIVD, bizim Galler Gizli Servisi (detayları aşağıda) kadar ketum ve güçlü bir kurum olmayabilir. Ama şu kesin ki işlerini göze ilişmeden yürütme konusunda ustalaşmışlar.
Açık olalım: James Bond hayali bir kahraman. Ancak kendisi hayali de olsa, çalıştığı kurum gerçek. Gizli İstihbarat Servisi (SIS) ya da bilinen adıyla MI6’in web sayfasını ziyaret ettiğinizde “Kurumumuz ve uluslararası istihbarattaki rolümüz hakkında” gibi başlıklarla karşılaşırsınız.
Tüm bunların komplo teorileriyle ne ilgisi var?
Türkiye’yi seviyorum, 2013’te yazdığım “Türkiye neden kendinden emin olabilir” başlıklı yazımda bu misafirperver ülkenin beni sık sık hayranlık içinde bıraktığını ifade ettim. Bugüne dek @leighturnerFCO isimli Twitter hesabımdan #reasonstolikeIstanbul etiketiyle İstanbul’u sevme nedenlerimi sıraladığım 300’ün üzerinde ileti paylaştım.
O bolg yazısında değindiğim nokta şuydu: Türkiye’nin muazzam ekonomik gücü de dahil olmak üzere aşikâr niteliklerini göz önüne aldığımda, bazı insanların Türkiye’deki olup bitenlerin bir şekilde dış aktörlerce belirlendiğine dair düşüncelerini benimle paylaştıklarında büyük şaşkınlık yaşadım. Aksine benim gözlemlediğim trilyon dolar seviyesine yaklaşan ekonomisiyle uluslararası konularda giderek güçlenen bir aktör haline gelen enerjik ve başarılı bir ülkeydi.
2014’te yazdığım “Sürüngenler, Periler, Komplolar ve Başarısızlıklar” başlıklı makalemde, komplo teorilerinin, bunları üreten kişilerin kemikleşmiş inançlarını dayanak almaları nedeniyle, nasıl da sık sık birbirleriyle çeliştiğini belirttim. O yazıda da Türkiye’nin dünyada oynadığı rol konusunda kendine güvenmesi ve bu ülkenin geleceğinin karanlık ve hayali yabancı güçlerce değil, Türkiye halkı tarafından belirlenecek olmasıyla gurur duyması gerektiğini ifade etmiştim.
Komplo teorilerinin ortak noktası onları destekleyecek bir kanıttan mahrum olmalarıdır.
Mantıklı bir durum. Zira, komplo teorileri, destekleyecek kanıtlar bulunduğunda gerçeklere dönüşür.
Yakın zamanda komplo teorilerine ilişkin harika bir analiz okudum. Analizde iddia edilen şu: Bir komplo teorisi, varlığını ıspatlayacak kanıtlara sahip olmaktan ne kadar uzaksa, onun varlığına inanan insanlar kendilerinden bir o kadar emin olur. Yani bu durumda, komplonun var olmadığına kanaat getirmektense, kanıt yoksunluğu bu kişileri çok daha korkutucu ve güçlü bir komployla karşı karşıya oldukları konusunda ikna eder. Böylece bu durum inançlarını güçlendirir.
Galler Gizli Servisi de işte tam bu noktada devreye giriyor.
Şunu peşinen açıklayayım: Aziz David Günü’nü anmak için 1 Mart’ta paylaştığım tweet’lerde de belirttiğim üzere Galli köklerimden gurur duyuyorum. Galler Gizli Servisi’nin ajanlarını riske atacak bir şeyi katiyen yapmam.
Ancak bu blog’un okuru olan sizlere özel olarak, şunu teyit edebilirim ki Galler Gizli Servisi muhtemelen gerçekten de var. SIS ve AIVD’den farklı olarak bu kurumun kendine ait bir web sayfası yok. WSS böyle işlere girmeyecek kadar ihtiyatlı bir yapılanma. Antik Gal dövüş sanatı Llap Goch tedrisatından geçen ajanları, göz kamaştıran güzellikteki Kuzey Galler dağlarında konuşlu gizli karargahtan yönetiliyor. Ne kimlikleri bilinir ne de yaptıkları bir operasyonu üstlenirler.
Onlar hakkında bilgi edinmek için istediğiniz kadar uğraşın. İşlerinde öylesine ehilleşmiş ve uzmanlaşmışlar ki, bu kurumun varlığına işaret edecek tek bir kanıt bile bulmanız mümkün değil.
Bu durum, bazı insanların gözünde onları dünyanın en başarılı ve en güçlü istihbarat servisi yapmaya yeter de artar bile.
Bu yüzden, gelecek sefer birisi akla yatkın hiçbir kanıt sunmadan çeşitli iddialarda bulunduğunda kendinize şunu sorun: Bu, dayanaksız bir komplo teorisi olabilir mi?
Yoksa açıklanmak istenen şey, muhteşem Galler Gizli Servisi’nin işi olabilir mi?
Yoksa insanların anlattıklarına inanmadan önce somut ve mantıklı kanıtlar aramak mı gerekir?
Bu arada, “Spectre”yi izlemek için sabırsızlanıyorum. Eminim son derece eğlenceli – ve bir o kadar da gerçeklerden uzak bir eser olacak.
Paylaşım için teşekkürler.