Avatar photo

Leigh Turner

Ambassador to Austria and UK Permanent Representative to the United Nations and other International Organisations in Vienna

19th January 2016

Türkçe’yi Sevmek için 77 Milyon Neden!

yuvayi-disi-kus-yapar
Çizer: Erdil Yaşaroğlu

Tamam, dürüst olalım: benim Türkçe’m o kadar da iyi değil. Neredeyse üç yılı aşkın bir süredir düzenli olarak Türkçe dersleri alıyorum ve daha iyi konuşabilmeyi çok isterdim.

Ama gene de, mükemmel öğretmenlerim sayesinde bayağı bir ilerleme kaydettim diyebilirim: mesela Ağustos 2013’te yaptığım ilk Türkçe video-blogum ile Temmuz 2015’te yaptığım  komplo teorileri vidoemu karşılaştırabilirsiniz

Nasıl yani? Herhangi bir ilerleme yok mu diyorsunuz? Hay Allah!

Türkçe öğrenirken, çoğu zaman bu dilin zenginliği karşısında hayrete düşüyorum. Türkçe’de Arapça’dan, Fransızca’dan ve Farsça’dan unsurlar var. Gerçekten espri ve kültür açısından çok zengin bir dil. Ama en güzeli, Türkiye’nin kültürünü ve dilin zengin mirasını gösteren sayısız deyim ve ifade kullanıyor olması.

İşte bir kaç örnek. Bazılarının İngilizce karşılıklarını da koydum ama diğerleri için önerileriniz olursa, almak isterim:

– “Yenilen pehlivan güreşe doymaz”.  Anlamı: Kaybeden, başarana kadar tekrar tekrar aynı şeyi denemeye devam etmek isteyecektir.

– “Deli deliyi görünce değneğini saklarmış”.  Anlamı: kendiniz kadar asabi biriyle karşı karşıya olduğunuzu farkettiğinizde, sakinleşmeniz gerekir.

– “Meyve veren ağaç taşlanır”.  Anlamı: fikir üreten kişi hep eleştirilir. İngilizce karşılığı: tall poppy syndrome.

– “Dereyi görmeden paçaları sıvama”.  Anlamı: Başarı için aceleci olmayın. İngilizce karşılığı: don’t count your chickens (before they’re hatched).

– “Su akarken testini doldur” .  Anlamı: imkanınız varken para biriktirmelisiniz.  İngilizce karşılığı: make hay while the sun shines.

– “Bal tutan parmağını yalar” . Anlamı: paradan sorumlu olan kişiler, bundan kişisel kazanç sağlayacaktır.

– “Havlayan köpek ısırmaz”. Anlamı: bir insan hiç bir işe yaramayan konuşmalar yapabilir. İngilizce karşılığı: all bark and no bite; an empty vessel makes the most noise; ya da benim favorim, all mouth and no trousers.

– “Ayağını yorganına göre uzat”.  Anlamı: bütçene göre harcama yap. İngilizce karşılığı: cut your suit according to your cloth.

– “Her koyun kendi bacağından asılır” .  Anlamı: herkes kendi hareketlerinden sorumludur (bu deyimin bir başka versiyonu da “Hamama giren terler”.  İngilizce karşılığı: as you make your bed, so you must lie on it.

– “Horozu çok olan köyün sabahı geç olur”. Anlamı: bir konu üzerinde çok fazla tartışma olursa, o konuda çözüme ulaşılamaz. İngilizce karşılığı: too many cooks spoil the broth.

– “Iti ite kırdırmak”.  Anlamı:   kötülüğe kötülükle cevap vermek. İngilizce karşılığı: set a thief to catch a thief.

– “Ağaç yaşken eğilir”. Anlamı: bir kişiyi genç yaşta eğitmen, öğretmek. İngilizce karşılığı:give me the child, and I’ll give you the man (veya you can’t teach an old dog new tricks).

– “Damlaya damlaya göl olur”.  Anlamı: küçük tasarruflarla zengin olunur. İngilizce karşılığı: look after the pennies and the pounds will look after themselves.

– “Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer”.  Anlamı: deneyim kazandıkça temkinli olmaya başlarsın. İngilizce karşılğı: once bitten, twice shy; veya a burnt child dreads fire.

– “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar”. Anlamı: yalan eninde sonunda ortaya çıkar. İngilizce karşılğı: truth will out. (Ayrıca başka dillerde şu şekilde bir kullanım da duydum “Yalanların kısa bacakları vardır”).

Herhalde bu deyimlerin, atasözlerinin (ve bulabildiğim kadarıyla İngilizce karşılıklarının) iki ülkedeki insanların hayatlarıyla ilgili neler anlattığı konusunda sayfalarca kompozisyon yazılabilir. Ayrıca, atasözlerinin evrensel değerleri gösterip göstermediği hakkında  da ikinci bir komposizyon yazılabilir. Ama sanırım şimdilik ben bu kadar yazacağım. Eğer yukarıdaki deyimlerin, atasözlerinin daha doğru tercümeleri var ise, comments/yorumlar bölümünden benimle paylaşmanızı isterim.

Bir diğer kompozisyon da Türk karikatüristlerin kıvrak zekası üzerine yazılabilir – yukarıdaki karikatürden bahsediyorum.

Gene de şunu söylemek lazım: 77 milyon Türkçe konuşan insan, tadını çıkartmamız, içine girmemiz ve daha iyi konuşmaya çalışmamız gereken son derece zengin bir dil oluşturmuş ve oluşturmaya devam ediyor. Bu da bence, Türkçe’yi sevmek için 77 milyon tane nedenimiz var demek!

Leigh Turner’ı @LeighTurnerFCO hesabından takip edebilirsiniz.

1 comment on “Türkçe’yi Sevmek için 77 Milyon Neden!

  1. Değerli Leigh Turner,

    Yazınızı büyük bir ilgiyle okudum ve çok beğendim. Manchester Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları bölümü Türkçe okumanı olarak dilimizde edindiğiniz başarılarınızın devamını diliyorum.

    Saygılarımla,

    Tuğgen Collard

Comments are closed.

About Leigh Turner

I hope you find this blog interesting and, where appropriate, entertaining. My role in Vienna covers the relationship between Austria and the UK as well as the diverse work of…

I hope you find this blog interesting and, where appropriate, entertaining. My role in Vienna covers the relationship between Austria and the UK as well as the diverse work of the UN and other organisations; stories here will reflect that.

About me: I arrived in Vienna in August 2016 for my second posting in this wonderful city, having first served here in the mid-1980s. My previous job was as HM Consul-General and Director-General for Trade and Investment for Turkey, Central Asia and South Caucasus based in Istanbul.

Further back: I grew up in Nigeria, Exeter, Lesotho, Swaziland and Manchester before attending Cambridge University 1976-79. I worked in several government departments before joining the Foreign Office in 1983.

Keen to go to Africa and South America, I’ve had postings in Vienna (twice), Moscow, Bonn, Berlin, Kyiv and Istanbul, plus jobs in London ranging from the EU Budget to the British Overseas Territories.

2002-6 I was lucky enough to spend four years in Berlin running the house, looking after the children (born 1992 and 1994) and doing some writing and journalism.

To return to Vienna as ambassador is a privilege and a pleasure. I hope this blog reflects that.