İki hafta boyunca Türkiye’yi dolaştıktan sonra geçtiğimiz Cumartesi akşamı, Ankara’ya, eve, döndüğüme çok mutluyum. Son derece etkileyici bir iki haftaydı aslında. İsterseniz sizinle haftanın önemli olaylarını paylaşayım.
İki haftanın ilki, Antalya, Fethiye, Marmaris, Bodrum ve İzmir’deki konsolosluklarımızı ziyaret ederek geçti. İnanılmaz bir iş çıkarıyorlar. Her yıl, Türkiye’ye 2.5 milyon Britanyalı geliyor –bunların her biri Türkiye için potansiyel birer dost biliyorsunuz ki. Ve 35000 civarında Britanyalı da burada yaşamayı tercih etmiş; bir çok kişi Türk vatandaşlığına geçmiş (hatta bazı belediye başkan adayları oylarını kazanmaya çalışıyormuş!). Çoğu burada harika zaman geçiriyor (ve ziyaretim sırasında Britanya topluluğundan pek çok kişiyle tanıştım) ama bazıları zorluklar da yaşamıyor değil. 2013 yılında, 413 tane acil durum pasaportu basmışız! 407 kişi çeşitli biçimde yardıma ihtiyaç duymuş (tutuklandıklarından, hastalandıklarından, hastaneye kaldırıldıklarından, kaybolduklarından vs). 75 Birleşik Krallık vatandaşı ise hayatını kaybetmiş. Burada yaşayan bazılarının ise sağlık sigortaları ile ilgili endişeleri var.
Bu gibi durumlarda Türk yetkililerin yardımına ihtiyaç duyuyoruz. Ve gerçekten bize çok yardımcı oluyorlar. Ziyaretim sırasında zor durumdaki Britanyalılara yardım edebilmek amacıyla görevlerinin gerektirdiğinden çok daha fazlasını yaptıkları için turist beldelerinde görevli tüm valilere, belediye başkanlarına, savcılara, emniyet amirlerine ve personellerine bizzat teşekkür etme imkânı buldum. Onlar, Türkiye için birer gurur kaynağı.
Ayrıca, son derece başarılı bir şehir olan İzmir’de pek çok işadamı ile de görüştüm. İzmir Konsolosumuz Willy Buttigieg’in veda partisine katılmaksa acı-tatlı, biraz buruk, bir an oldu. Willy, İzmir’de 41 yıl boyunca Kraliçe Elizabeth’e özverili ve sadakatli bir şekilde hizmet etti. Şehirde kesinlikle bir efsane ve kendisiyle çalışmayı çok özleyeceğiz.
Her zamanki gibi, ziyaretlerimde en çok ilgiyi çeken gözleri görmeyen eşim Maggie’nin rehber köpeği Star’dı. Marmaris’teki yerel bir gazetenin attığı başlıksa tüm yorumlar arasında favorim: “Star, Büyükelçiyi gölgede bıraktı!” Çok doğru, gerçekten de çok doğru…
Ve ilk haftanın ardından, hafta sonu İstanbul’a geçtik. Pazar günü ise, Lord Mayor, resmi ziyareti için İstanbul’a geldi. Tabii biz, Lord Mayor / Lord Belediye Başkanı diyoruz ama bu, büyükşehir belediye başkanı ile aynı unvan değil (Londra Belediye Başkanı, bir şekilde damarlarında Türk kanı taşıyan Boris Johnson). Lord Mayor ise Londra’daki ünlü finans merkezimiz City’nin başkanı. Fiona Woolf, bu unvanı taşıyan 686ıncı Başkan ama sadece ikinci kadın. GREAT kampanyası çerçevesinde gerçekleştirilen ve Britanyalı firmaların, planlanan İstanbul Finans Merkezi de dâhil Türkiye’nin altyapı ve finans hizmetleri alanındaki hedeflerini nasıl destekleyebileceğine odaklanan bir ziyaretti.
Lord Mayor’ı uğurladıktan hemen sonra, bir başka GREAT kampanyası etkinliği düzenlediğimiz Uludağ Zirvesi için tekrar yola koyuldum. Eski Dışişleri Bakanı Jack Straw ile Britanyalı mühendislik ve proje yönetim devi olan AMEC’in CEO’su ve aynı zamanda Başbakanın İş Dünyası Büyükelçisi Samir Brikho önderliğinde, neden AB’ye giren doğrudan yabancı yatırımın (FDI) % 50’sinin Birleşik Krallık’a gittiğini ve neden Türk yatırımcıları da bu başarıya dâhil etmek istediğimiz anlattık. Ayrıca, üçüncü ülke pazarlarına girmek için Britanyalı firmalarla ortaklık kurma fikri çok sayıda Türk CEO’yu da heyecanlandırdı. Tüm bu gelişmeleri, planladığım gibi, sizlerle Twitter üzerindeki @ukambrichard adresimden eş zamanlı olarak paylaşamamak üzücü oldu! Twitter yasağı ne yazık ki Zirve’de en çok konuşulan konuydu.