Kendimi tanıtayım. Adım Richard Moore ve Britanya’nın yeni Türkiye Büyükelçisiyim. Bunun neden benim hayalimdeki iş olduğunu açıklayayım:
Burada olmaktan inanılmaz mutlu ve gururluyum. Türkiye’nin kalbimde bambaşka bir yeri var. Buraya ilk defa 1990’da geldim. Altı aylık bebekleri ve göz alıcı eşi (bunu eşim söyletiyor!) ile gelmiş 26 yaşında genç bir adamdım. Ankara’da bir yıl kaldıktan sonra görevim İstanbul’a devredildi ve orada, 1992 yılında, kızım ailemize katıldı. Böylece eşimle benim için ailemiz Türkiye’de oluştu (ailemizde bir İstanbullu olduğu için de çok gururluyuz).
Ayrıca, meslek hayatımdaki çıraklık dönemim burada geçti. O zamanlara ait hatıralarım daha dün gibi. Cumhurbaşkanı Özal, Türkiye’yi küresel ekonomiyle bütünleşme yoluna çıkartmış. Sovyetler Birliği’nin düşüş dönemi. Türkiye için, Doğu’daki Türk kardeşleriyle yeniden kucaklaşma fırsatı doğmuş. Ama gerek Türk asıllı Bulgar vatandaşların sıkıntıları (ki bir çalışanımız üç yaşındayken mülteci olarak ailesiyle gelmiş Türkiye’ye) gerekse Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş olsun, o dönemlerde pek çok tehlike ve gerginlik de yaşandı. Ve bir de Ağustos 1990’da, Saddam’ın Kuveyt’i işgal etmesi…
Çanakkale Savaşı’nın 75inci yıldönümüydü. Bayan Thatcher, yani Demir Lady, bizzat katıldı anma törenlerine. Ama daha da önemlisi, birçok Türk, Britanyalı ve ANZAK gazisinin de törenlere katılmasıydı. Ben, Britanyalı gazilere eşlik etme fırsatını buldum – en genci 93 yaşındaydı! Gerçekten çok duygusal ve aydınlatıcı bir tecrübeydi. Ve bu törenler bana şunu gösterdi: cömert bir yürek ve uzlaşma ile eski düşmanlar sıkı dostlar olabiliyormuş.
Ve aslında Türkiye ile Birleşik Krallık dost ve müttefiktir. 60 yılı aşkın bir süredir NATO’da müttefikiz. Bunun ne anlama geldiğini hatırlatmak önemli. Bu Britanyalı askerler, gerekirse Türkiye’yi korumak için kanlarını akıtacak demektir ve Türk askerler de aynısını yapacaktır. Askerlerimiz, Kore’den Afganistan’a pek çok cephede omuz omuza durdu. Bugün, Türkiye ve Birleşik Krallık, dünyanın sorunlarını çözmek için birlikte çalışıyor – mesela Suriye, Somali ve terör sadece birkaç örnek.
Ve Türkiye’nin AB’deki çıkarlarını diğer ülkelere kıyasla en çok biz teşvik ediyoruz. Birçok Türk, katılım sürecinin yeterince hızlı olmamasından ve yeterince ilerlememesinden rahatsız ve ben de onların bu duygularını paylaşıyorum. Ben 1963’te doğdum. Türkiye o yıl Yedek Üye olmuş! Ama bu hedef için uğraşmaya devam edeceğiz. AB’de bir Türkiye, hem Türkiye için, hem Britanya için ve hem de AB için iyi olacaktır. Ve Katılım süreci, tüm aday ülkelerde, demokratik reform gerekçelerini güçlendiriyor. Çok basit. Demokratik normlar ve çoğulculuk kabul edilmediği sürece, katılım gerçekleşemez. Ve bunu yapmanızı sağlamak da AB Komisyonunun görevi.
Türkiye ve Britanya arasında halklar arası ilişkileri geliştirmek için çaba göstermek istiyorum. Birleşik Krallık ve Britanyalıların Türkiye’de her zaman çok iyi anlaşıldığını sanmıyorum. Birleşik Krallık’ı hala Sevres ve Sykes-Picot anlaşmaları çerçevesinden gören çok fazla Türk dostlar var. Geçmişimizi inkâr edemeyiz ama artık 1914’te değil, 2014’te yaşamalıyız.
2014’teki Britanya, dünyanın en hoşgörülü ve en çok kültürel çeşitliliğe sahip ülkelerinden ve en açık ekonomilerinden biri. AB’ye giren tümDoğrudan Yabancı Yatırımın (FDI) %50’sinin Birleşik Krallık’a gittiğini biliyor muydunuz? Küresel ekonomik kriz sonrasındaki birkaç yılda, ekonomimiz toparlanıyor ve şimdi, ileri ekonomiler arasında en hızlı büyüyen ülke biziz. Birleşik Krallıktaki başarılarını nasıl kazandıklarını, öğrenmek için, geçen yıl Beko ile bir iki gün geçirdim. Birleşik Krallıkta yatırım yapan ve üçüncü pazarlara ihracat için Britanya firmalarıyla ortak olan daha fazla Türk firması görmek istiyorum. Ve şu anda Türkiye’de faaliyet gösteren 2400’ü aşkın Britanyalı firma var. Bu karşılıklı girişimlerimiz, daha da artmalı.
Yurtdışında okumak isteyen Türk gençlerinin en çok tercih ettiği ülkelerden biriyiz. Dünyanın en iyi on üniversitesinden dördü Britanya’da. Tanrı Aşkına, İngilizceyi bulan ülkeyiz. Üstelik Amerika’dan daha yakınız! Haydi, daha çok Türk öğrenciyi dört gözle bekliyoruz!
Ve lütfen vizeler ile ilgili söylentiler de sizi soğutmasın. Zaman zaman hata yapıyoruz ve bunlar medyada olduğundan büyük bir yankı yapıyor ama aslında bunlar gerçek resmi hiç yansıtmıyor. Türklerin vize başvurularının %90’dan fazlası olumlu sonuçlanıyor. Biyometrik veri toplama demek, parmağınızı cam bir tepsiye bastırmanız demek. Ben Amerika’ya her gidişimde bunu yapıyorum. Böylece size vize vermeleri kolaylaşıyor. Geçen gün, iki vize mülakatına katıldım – ikisi de olumlu sonuçlandı. Bir bey, Galatasaray-Chelsea maçını izleyecekti. Diğeri de Birleşik Krallıktaki lisansüstü eğitimini gördüğü kentte küçük bir iş açmak istiyordu.
Türkiye, 1990’dan bu yana tepeden tırnağa değişmiş. Ama bazı şeyler hala aynı. Eşim ve ben, Türk halkının misafirperverliğini ve sıcaklığını çok seviyoruz. Bir Türk düğününde dans ederken eğlendiğiniz kadar başka nerede eğlenebilirsiniz? Yemeklerinizi ve ülkenizin güzelliklerine bayılıyorum. Dilinizi konuşmaktan çok hoşlanıyorum. Türk insanlarına göre, Britanyalılar ilk karşılaşmada biraz mesafeli görünebilir. Ama sakın bunu soğukluk sanmayın; biz sıcakkanlı ve sadık dostlarızdır. Ve bunu size, sizinle karşılaştığımda kanıtlamayı sabırsızlıkla bekliyorum!