Avatar photo

Leigh Turner

Ambassador to Austria and UK Permanent Representative to the United Nations and other International Organisations in Vienna

12th November 2015

Yabancı yatırım için ortam yaratmak: ‘bağımsız’ ne demektir

UC-world-economic-platform

Geçenlerde finans sektöründen bir grup Türk iş adamıyla tanıştım. Oldukça etkileyici insanlar, Türkiye’nin göstermek istediği becerileri için kuvvetli bir reklam.

Kendileriyle Türkiye’nin finans merkezi rolünün en iyi nasıl desteklenebileceği üzerine sohbet ettik.

Türkiye’nin daha fazla yabancı yatırıma ihtiyacı var: Bunun için de diğer ülkelerle rekabet edebilmesi gerekli.

Görüştüğüm kişiler Türkiye’nin yabancı yatırım çekmek için harika fırsatlar sunması gerektiğinden bahsettiler. Türkiye’nin konum itibariyle çok önemli bir yerde olduğunu, etkin iş gücüne sahip olduğunu ve dünya çapında bankalar ve finans kuruluşları dahil kuvvetli şirketlere sahip olduğunun altını çizdiler.

Bunun yanı sıra yabancı yatırımcı çekebilmek için, Türkiye’nin şeffaf ve açık işletme esaslarına sahip olduğunu tüm dünyaya göstermesi gerektiğini vurguladılar. Bunun da bağımsız bir adalet sistemi, hukukun üstünlüğü, ve bunlara ek olarak güçler ayrılığını sağlayacak bağımsız medya denetçileri, banka müfettişleri ve merkez bankası gibi diğer bağımsız kuruluşlarla olabileceğini belirttiler.

Bu da önemli bir soruyu gündeme getirmektedir: bağımsız ne anlama geliyor?

Seçimle gelmiş bir hükümetin, medya olsun, merkez bankası olsun veya yargı sistemi olsun, kurumların işletilmesiyle ilgili yasal çerçeveyi belirlemesi gerekmektedir.

Örneğin Birleşik Krallık’ta, hükümet İngiltere Bankasına %2’lik simetrik bir enflasyon hedefini tutturmasını söylemiştir. İngiliz Hükümetinin enflasyon hedefi her sene Finans Bakanı tarafından yıllık bütçe raporunda açıklanır. Bu hedefin nasıl tutturulacağı ise bankanın bağımsız olarak karar vermesi gereken bir konudur.

Bunlar zor konular. 1997 yılına kadar, Birleşik Krallık Hükümetleri faiz oranlarını siyasi araç olarak kullandılar. Güç kumandasını başkasına devretmek kolay değildir.

Geoffrey Howe bir keresinde bana uykusuz geceler yaşadığı tek zamanların, İngiliz kambiyo kontrollerinin 1980 yılında kaldırılmasından önce Maliye Bakanı olduğu yıllarda olduğunu söylemişti. Kimse ne olacağını bilmiyordu. Belli bir seviyede kontrolü elden bırakmak huzursuz edici olabilir. Ancak, her şeyi kendi başınıza kontrol etmekten de daha iyi olabilir.

Türkiye, Birleşik Krallık veya başka herhangi bir ülke için önemli olan şey ise, kanunda yasalarla belirlendikten sonra, ilgili kurumların kendi sınırları içinde özgürce hareket etme imkanına sahip olmaları gerekliliğidir. Ancak bu şekilde, tüm şirketler için hayati olan şeffaf ve açık işletme esaslarını oluşturabilirsiniz. Eğer potansiyel yatırımcılar, bağımsızlıkları kanunla güvence altına alınan kurumların işleyişine sürekli müdahalede bulunan siyasi aktörlerden çekinirlerse, bu durum belirsizliğe yol açabilir. Bu da iş dünyası için tehlikelidir.

Dünya bir bilinmez. Ancak, karar mekanizmasında ne kadar güven, öngörülebilirlik, ve şeffaflık olur ise, şirketlerin gelişip büyümesi, yatırımcıların ülkenize gelmesi o kadar olasıdır.  Türkiye için bu daha fazla yatırım demektir, ve bu da ekonomiyi ve toplumu güçlü kılar.

Leigh Turner’ı @LeighTurnerFCO hesabıından takip edebilirsiniz.

About Leigh Turner

I hope you find this blog interesting and, where appropriate, entertaining. My role in Vienna covers the relationship between Austria and the UK as well as the diverse work of…

I hope you find this blog interesting and, where appropriate, entertaining. My role in Vienna covers the relationship between Austria and the UK as well as the diverse work of the UN and other organisations; stories here will reflect that.

About me: I arrived in Vienna in August 2016 for my second posting in this wonderful city, having first served here in the mid-1980s. My previous job was as HM Consul-General and Director-General for Trade and Investment for Turkey, Central Asia and South Caucasus based in Istanbul.

Further back: I grew up in Nigeria, Exeter, Lesotho, Swaziland and Manchester before attending Cambridge University 1976-79. I worked in several government departments before joining the Foreign Office in 1983.

Keen to go to Africa and South America, I’ve had postings in Vienna (twice), Moscow, Bonn, Berlin, Kyiv and Istanbul, plus jobs in London ranging from the EU Budget to the British Overseas Territories.

2002-6 I was lucky enough to spend four years in Berlin running the house, looking after the children (born 1992 and 1994) and doing some writing and journalism.

To return to Vienna as ambassador is a privilege and a pleasure. I hope this blog reflects that.