10th September 2015
#AdiosIstanbul 1: anıları canlandıran, trajik bir yer
Ağaçların gölgelerinin arasından sızan güneş çok sıcak. Az ötede, denizin üzerinde ışıltılar saçıyor. 1854-56 yılları arasındaki Kırım Savaşı sırasında aldıkları yara ve çeşitli hastalıklar yüzünden yakınlardaki Üsküdar Kışlası’nda hayatını kaybeden ve pek çoğu isimsiz mezarlara gömülen 6000 Britanyalı askerin; I. Ve II. Dünya Savaşına katılan Britanyalı ve Hintli askerlerin; Kırım Savaşı’nda hayatını kaybeden Alman subayların; Fransız denizcilerin; Levanten tüccarların; 1863 Ocak Devrimindeki Polonyalı bir lider ile eşinin; ve daha pek çok kişinin ebedi istirahat yerleri anıtlarla işaretlenmiş.
İstanbul’un Anadolu tarafında Üsküdar’da denize bakan Haydarpaşa mezarlığı, bu şehirde en sevdiğim yerlerden birisi. Ama gene de bu mezarlığa turlarda ya da tatil rehberlerinde pek sık rastlanmıyor. Ağustos’un ortalarında yaptığım son ziyaret sırasında, mezarlıkta sadece ben vardım.
Mezarlık, Kırım Savaşı sırasında Britanya Hükümeti’ne hibe edilen bir arsa üzerine yapılmış. Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi bakımını, muhteşem Milletler Topluluğu Şehitlik Komisyonu’nun üstlendiği son derece sessiz ve sakin bir yer. Ama diğer şehitliklerin aksine, Haydarpaşa’da 700’ü aşkın sivilin de anıtı bulunuyor – bu sivillerin çoğu İstanbul’da yaşamış olan Britanyalılar ama aralarında Ruslar, Macarlar ve hayata gözlerini bu antrepo şehirde yummuş olan pek çok kişi var.
Sir Edward Barton, 1588-1596 yılları arasında bab-ı ali’ye atanmış bir İngiliz Büyükelçisiymiş. 1598 yılında, başarısız bir girişimleşehri kıskacına almış olan salgından kurtulmak amacıyla kaçtığı Heybeliada’da vefat etmiş. Naşı ve mezarlığın girişinin hemen yakınında bulunan ve üzerine üç tane geyik başı işlenmiş mezar taşı daha sonra Heybeliada’dan buraya getirilmiş. 1898-1908 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğunda Britanya Büyükelçisi olarak görev yapmış olan Sir Nicholas O’Conor-Don ise küçük bir şapel ile anılıyor.
Ayrıca mezarlıkta Britanyalı Levantenlerin de mezarları var – 19. Yüzyılda bugün Moda olarak bilinen semtte yaşayan Whittall’lar, La Fontaine’ler ve van Milligen’ler gibi aielelerin üyeleri burada gömülü mesala. Mezartaşlarından birinde şöyle yazıyor:
“Dr. Julius van Milligen…. 19 Temmuz 1800 doğumlu, Edinburgh Üniversitesi mezunu. Yunanistan’da Lord Byron’a katıldı… Doğuya yerleşti ve Saray Doktoru olarak arka arkaya beş Sultana hizmet etti.”
Haydar Paşa Anıtında ise şöyle bir yazı var:
“….Dünya Harbinin son günlerinde Rusya ve Türkiye sınırında hayatını kaybeden ve bilinen bir mezarı olmayan otuz asker ve erkeğin isimleri…”
Yolande Whittall kağıda geçirdiği, gerçekten merak uyandıran ve bazen de insanı duygulandıran Haydarpasa Mezarlığı isimler ve yazıtlar listesine hayranım. Askeri listelerde Üsküdar’da hayatını kaybeden hemşireler, başhemşireler ve doktoların yanı sıraKrasnodar, Batum, Tiflis, Bakü ve Yerevan gibi çok uzak diyarlarda hayatını kaybetmiş “Dunsterforce” birliğindeki askerlere de yer verilmiş.
Bence, Haydarpaşa’nın kalitesi, yazıtları bulmanın büyüsünden ya da Florence Nightingale’nin bölgedeki hemşirelik hizmetleri anısına 1857’de Kraliçe Viktorya tarafından dikilen obelisk gibi anıtların muhteşemliğinden çok, Türkiye’nin 17 milyonluk nüfusa sahip bu metropol şehrindeki nabız gibi atan kaosun içerisinde İstanbul’un sakin, huzurlu ve yeşil bir parçasını saklamış olmasında yatıyor.
Buraya geri geleceğim kesin.
Not: Bu yazım önümüzdeki günlerde #AdiosIstanbul etiketi altında paylaşacağım İstanbul’daki en favori mekanların ve aktivitelerin yer alacağı bir dizi yazının habercisi. Bu tür yazıları daha çok görmek istiyorsanız veya yazmamı istediğiniz bir konu var ise lütfen benimle paylaşın.
Leigh Turner’ı @leighturnerFCO Twitter hesabından takip edebilirsiniz.