Site icon Foreign, Commonwealth & Development Office Blogs

“The Wire” bize Türk denizciliği ile ilgili ne anlatıyor?

Muhteşem Amerikan dizisi “The Wire”’ın ikinci sezonunda, Baltimore rıhtımında çalışan bir sendikacı, yakın zamanda dünyanın en yüksek seviyede otomasyona geçmiş konteyner limanlarından biri olan Rotterdam’la ilgili bir film izlediğini söylüyor. Bu işçi bahsi geçen filmi bir korku filmi olarak nitelendiriyor.

Kısa bir sure önce İstanbul’da İngiltere Başkonsolosluğu’nda düzenlenen ‘Türkiye Konteyner Elleçleme Teknolojileri’ konferansı sırasında ‘The Wire’ı düşündüm. Dünya çapındaki konteyner terminallerinin verimliliği kullandıkları teknoloji ve ekipmana bağlıdır. Limanların daha verimli olması, tüketiciye daha ucuza mal nakletmek ve bu limanların daha cok iş alması demektir.

Bu nedenledir ki ekonomisi hızla büyüyen Türkiye’nin, mevcut 176 limanındaki 10 milyon TEU (TEU, standart ölçüdeki bir konteyner’e eşdeğer bir ölçü birimidir) olan kapasiteyi 2020 yılına kadar 20 milyon TEU’ya çıkarmaya ihtiyacı vardır. Konferansta, aralarında Türkiye’den liman işletmecileri ile İngiltere’den Vector Port and Transport Solutions, TT Club ve Moffatt & Nichol gibi hizmet ve ekipman tedarikçilerinin de bulunduğu katılımcılar verimliliği artırmada karşılaşılan zorluklar ve teknolojinin nasıl daha verimli kullanılabileceği konularına odaklandılar.

Türkiye, hızla büyüyen ekonomisi ile, deniz trafiğine yönelik uluslararası bir geçiş kapısı olmak için olağanüstü bir coğrafi konuma sahip. Fakat rekabet çetin. İngiliz firmaların Türkiye’deki limanlara daha fazla yük nakledebilmeleri için yardımcı olmaları beni mutlu edecek.  ‘The Wire’daki adama gelince, doğrusunu söylemek gerekirse, henüz bu bölümü görmemiş olanların da keyfini kaçırmadan açıklayabilirim ki, olaylar onun için pek de parlak sonuçlanmıyor.

Exit mobile version